Malzeme, mühendisin yapmış olduğu tasarımı
gerçekleştirebilmesi için kullanmış olduğu maddelerdir.
Mühendis, tasarlamış olduğu yapıyı gerçekleştirebilmek için
değişik özelliklerdeki malzemeye gereksinim duyar. Her bir
mühendislik dalı için farklı malzemeler önem kazanmaktadır.
Mühendislerin, malzemelerden beklediği önemli özellikler
şunlardır:
Gerilmelere karşı dayanıklı olması,
Aşındırıcı etkilere karşı dayanıklı olması,
Yüksek
sıcaklığa dayanıklı olması,
Hafif
olması,
Elektrik ve ısı iletkenliğinin iyi olması, bazı durumlarda
kötü olması,
Üretilebilir ve şekillendirilebilir olması.
Mühendisin, kullanacağı malzemeyi seçebilmesi, ölçülerini
ömrünü belirleyebilmesi için malzemeleri ve özelliklerini
çok iyi bilmesi gerekir. Mal ve can kaybına sebep olan
mekanik hasarların çoğu, mühendislerin yeterli malzeme
bilgisine sahip olmamasından kaynaklanmaktadır.
Malzemeler kullanıldığı yerde ve kendisine muhtelif
şekillerde etkileyen çeşitli zorlamalara dayanmak
mecburiyetindedir. Zira böyle bir durumun olmaması o
malzemeyi kullanarak yapılan yapının kısmen ve tamamen
yıkılması demektir. Başka bir deyişle yapının maruz kaldığı
yük ve kuvvetlere karşı koyması, kullanılan malzemenin
mekanik özellikleri sayesinde olmaktadır. Yapı malzemesinde
mekanik özellikler son derece önemlidir ve değişik değerler
alır. Bunlardan ilki; zorlama şeklinin etkisidir, zorlama
şeklinin değişmesiyle aynı malzemenin özellikleri değişik
değerler alır. Diğeri; değişik malzemenin bulunmasıdır; ayrı
bir zorlama şekli için mekanik özellikler malzemeden
malzemeye değişir. Malzemenin mekanik özellikleri arasında;
mukavemet halleri, sünek malzeme, kırılgan malzeme,
malzemenin kırılma şekilleri, kayma kuvvetleri, burulma ve
eğilme zorlamaları altında malzemenin durumu, cisimlerin
sünmesi, cisimlerin yorulması, malzemenin sertliği,
malzemenin aşınması, malzemenin deformasyonu ve kırılması
gibi özellikler yer almaktadır.
Şimdi
bunları açıklayalım:
MUKAVEMET HALLERİ
Yapılarda kullanılan malzemeler muhtelif şekilde etki yapan
dış kuvvetlere maruz kalmaktadır. Malzeme bu kuvvetlere
mukavemet edebilmeli (dayanmalı), dış kuvvetlerin etkisiyle
kırılmamalı, veya parçalanmamalıdır. Malzemenin herhangi bir
şekilde dış kuvvetlerin etkisine mukavemet edebilmesi o
malzemenin kullanıldığı yapının kısmen ve tamamen
yıkılmasına sebep olur. Malzemenin dış kuvvetlere karşı
mukavemet edebilmesi, cismi teşkil eden atomların yayılış
tarzına, bunların arasındaki bağlantı kuvvetlerine ve cismin
yapısı ile ilgili diğer özelliklere bağlı olarak değişir. Bu
özellik diğer yandan dış kuvvetlerin etkilerinin değişmesi
ile de farklılıklar gösterebilir.
Mekanik mukavemet hallerinin başında, basit mukavemet
halleri denilen basınç, çekme ve makaslama mukavemetleri
gelir. Bu mukavemet hallerinde cisim tek eksenli gerilme
halinde bulunur. Yapılarda tek eksenli gerilmeye maruz yapı
elementinin veya yapı malzemesinin kesit ve boyutlarını
hesaplamak için malzemenin basınç, çekme ve makaslama
mukavemetlerinin bilinmesi gerekmektedir.
1.
Sünek Malzeme, Kırılgan Malzeme ve Malzemenin Kırılma
Şekilleri
1.1.
Sünek Malzeme:
İlk
önce, cismin belirli bir sınıra kadar elastik modülü vardır.
Sünek malzemenin herhangi bir arıza göstermeden ve kopmadan
normal sıcaklıkta (20 °C civarında) önemli miktarda
deformasyon yapma kabiliyeti vardır.
Deformasyon:
Bir çubuğa kuvvet uygulanmasıyla o çubuktaki birbirine teğet
atomların yer değiştirmesi olarak tarif edebiliriz.
Deformasyon işi: Bir çubuğa kuvvet uygulanmasıyla
deformasyonunun vuku bulması sonunda meydana gelen işe
deformasyon işi denir. Bu şekilde malzemeye istenilen
özellik verilebilir. Böyle bir malzemenin kullanılması
pratik bakımından son derece önemli faydalar sağlar. Bir
cismin süneklilik özelliği en iyi bir şekilde, toplam kopma
uzaması ve striksiyon oranı ile belirtilir. Bu iki
karakteristik ne kadar büyük değerler alıyorsa bu özellik
cisimlerde o kadar yüksektir. Sünek malzeme uzayabilme
kabiliyetine sahip olduğundan, yapacağı deformasyon işi
büyük bir değer almakta ve böylelikle esneme etkisiyle
kırılmamakta, yani mukavemetini kaybetmemektedir.
1.2.
Kırılgan Malzeme:
Bazı
malzemeler plastik deformasyon yapmadan mukavemetini
kaybeder, diğer bir kısmı ise pek az plastik deformasyon
yaptıktan sonra kopar. İşte bu şekilde gayet az miktarda
deformasyon yapma kabiliyetine sahip olan malzemelere
kırılgan malzeme denir. Deformasyon kabiliyetinin az
olmasından dolayı kırılgan malzemeye, normal sıcaklıkta
istenilen şekil verilemez ama sünek malzemelerde istenilen
şeklin verilmesi mümkündür.
1.2.1.
Malzemenin Kırılma Biçimleri:
Malzemenin kırılma veya mukavemetini kaybetme; malzemenin
tahrip olarak, parçalara ayrılması ve bu suretle maruz
kalacağı yükleri emniyetle kaldırma kabiliyetini tamamen
kaybetmesi demektir. Kırılmanın sebebi ve mekanizması henüz
tam manasıyla anlaşılmış değildir. Kırılmada önemli rol
oynayan iki türlü mukavemet bahis konusudur. Bunlardan ilki;
kayma mukavemetidir ki kristalleri teşkil eden atomlardan
bir kısmının diğer kısma göre kaymasını önler. Diğeri
kohezyon mukavemeti olup atomların birbirinden uzaklaşmasına
engel olmaya çalışır. Bu iki mukavemetten hangisi daha küçük
ise cismin o mukavemetin sona ermesi ile malzeme kırılır.
İç
veya dış çatlama sonucunda malzeme ayrılması kırılma olarak
adlandırılır. Kırılma, sünek ve gevrek olmak üzere ikiye
ayrılır. Aşağıda çekme deneyindeki kırılma biçimleri
gösterilmiştir.
a)Çok kristalli metallerde gevrek kırılma,
b)Sünek tek kristallerde kayma kırılması,
c)Çok kristalli metallerde sünek çanak-koni tipi
kırılma,
d)Çok kristalli metallerde tam sünek kırılma (kesit
daralması % 100)
1.2.1.1.
Gevrek kırılma
Gevrek
kırılmada malzeme, çok az plastik şekil değiştirdikten sonra
veya hiç plastik şekil değiştirmeden iki veya daha çok
parçaya ayrılır. Çekme deneyinde bu ayrılma genellikle
ayrılma düzlemleri boyunca oluşur. Ayrılma, normal
gerilmenin maksimum olduğu kristal düzlemleri boyunca
meydana gelir. Çekmeye zorlanan çok kristalli bir metalde,
gevrek kırılma yüzeyi makroskopik olarak çekme gerilmesine
diktir ve çatlağın taneden taneye yayılması sırasında
ayrılma düzlemlerinin doğrultusu değiştiği için de parlak
taneli bir görünüme sahiptir. Genel olarak düşük sıcaklık ve
yüksek şekil değiştirme hızı, özellikle bazı sıkı düzen
hegzagonal ve birçok hacim merkezli kübik metalde, gevrek
kırılmayı teşvik eden faktörlerdir. Gerilme hali de kırılma
tipine etki eder (örneğin hidrostatik basınç sünekliği
arttırır. Yüzey merkezli kübik metaller genellikle gevrek
kırılmazlar. Buna karşılık hacım merkezli kübik ve bazı sıkı
düzen hegzagonal metallerde ayrılma kırılması görülür.
1.2.1.2.
Sünek kırılma
Sünek
kırılma belli bir miktar plastik şekil değişiminden sonra
oluşur. Sünek malzemelerin gerilme-gerinim eğrileri
altındaki alan büyüktür yani sünek kırılma gevrek kırılmaya
kıyasla oldukça büyük enerji yutar. Altın ve kurşun gibi çok
sünek malzemelerin çekme deneyinde, kopmadan önce, büzülen
kesitin çok küçülmesine ve hemen hemen bir noktaya
dönüşmesine karşılık çoğunlukla kesit belirli bir değere
düşünce kopma olur Sünek kırılma genellikle kayma
gerilmesinin maksimum olduğu düzlemler boyunca oluşur. Sünek
kırılmalarda oluşan kırılmaya şeklinden dolayı çanak-koni
tipi kırılma denir Kırılma yüzeyinin kenarlarındaki ve çekme
doğrultusuyla 45° açı yapan yüzeye de kayma yanakları adı
verilir. Oksit, sülfür, karbür, silikat gibi bileşikler olan
kalıntılar metal ve alaşımlarda boşluk oluşumuna,
dolayısıyla süneklik ve sünek kırılmaya negatif yönde etki
ederler. Bu etki malzemelerin şekillendirilebilme kabiliyeti
bakımından olumsuzdur. Benzer şekilde örneğin dökümde oluşan
boşluk ve gözenekler de sünekliğin azalmasına yol açar.
Çeliklerdeki mangan sülfür gibi yumuşak ve dolayısıyla kolay
şekillendirilebilen kalıntılar şekil verme işlemini doğrudan
engellemeyerek iş parçasının şekil değişimine uyarlar. Fakat
bu kalıntılar daha sonra malzemenin kullanım özelliklerini
etkilerler.
2.
BURULMA VE EĞİLME ZORLAMALARI ALTINDA MALZEMENİN DURUMU:
Burulma etkisiyle meydana gelen gerilmeler, göz önünde
tutulan noktanın kesit merkezine olan mesafesi ile doğrudan
doğruya orantılıdır.
Deneyde kesiti dairesel olan A ucu ankastre olarak tespit
edilmiş olsun. P kuvvetini uygulayalım. kesitin merkezi
olan O noktasından (a) mesafesinde bulunan çift kuvvetler P*
2a = Mt burulma momentini meydana getirerek silindiri
burulma etkisine bırakır. Burada OD = Od = a dır. Deneyde
gerekli tertibat alınarak bu P kuvvetlerinin eğilme
etkilerinin meydana getirmesi önlenir.
Deneyde gerekli tertibat alınarak bu P kuvvetlerinin eğilme
etkilerinin meydana getirmesi önlenir. Deneyde uygulanan P
kuvvetiyle B noktası b noktasına gelir. Böyle bir
deformasyon olmasına rağmen dairesel kesitler burulma
esnasında yine aynı kalır. Buradaki Bob açısı burulma
açısıdır, çubuğun birim uzunluğuna isabet eden açı
miktarına Bob/1 oranına, prizmanın birim dönme açısı denir
ve Q ile gösterilir. Bob = Q olur. Buradan Bob = Q* l *r
yazıla bilinir. Burada (r) kesitin yarı çapıdır. Eğilme
zorlamalarımda ise; malzemeye düşey kuvvetlerin etkisinde
kalır. Basit eğilme ve dairesel eğilme denilen halde kesite
herhangi bir kesme kuvveti etkilememektedir. Böyle bir durum
simetrik yüklerin uygulanmasıyla iki kuvvet arasındaki kiriş
parçasında elde edilir.
2.1.
Malzemelerin Sünmesi:
Bundan
yetmiş sene evvel laboratuarlarda ve şantiyelerde uzun süren
mukavemet deneylerinin yapılması yoluna gidilmiştir. Bu
deneylerde sabit ve belirli bir yük uzun süre devamlı olarak
cisimlere uygulanmıştır. Bu şekil zorlama altında cisimlerin
çok değişik mekanik özelliklere sahip olduğu anlaşılmıştır.
Hakikatten genel olarak herhangi bir cisme bir kuvvet
uygulanıp bunun uygulanmasına devam edilmesi halinde esas
itibariyle iki türlü deformasyon meydana gelmektedir.
Bunlardan ilki kuvvetin uygulanması anında meydana gelen
deformasyon ki buna ani deformasyon denir. İkinci tür
deformasyon ani deformasyon meydana geldikten sonra başlayan
ve zamanla birlikte artmakta olan geciken deformasyondur.
İşte bu ikinci tip deformasyonun sünme denmektedir. Sünme
sonunda meydana gelen deformasyon bazı nedenlerle veya bağ
kuvvetleriyle vukuu bulunmaması cisim için bazı gerilmelerin
doğmasına sebep olur veya gerilme yayılış değişmesine yol
açar. Cisim malzemenin mukavemetinden küçük olmak üzere
oldukça büyük bir gerilme etkisi altında devamlı bir
şekilde bulunuyorsa sünmenin büyük değerler almasının bir
sonucu olarak mukavemetini kaybedebilir. Buradan cisimlerden
sürtünme mukavemeti olarak cisimlendirilecek yeni bir
karakteristiğin varlığı ortaya çıkar. Depremlerin vukuu
bulunmasında da sünme sonunda kırılmanın meydana gelmesi
önemli rol oynamaktadır.
2.2.
Malzemelerin Yorulması :
Hareketli yüklerin toplam yükün önemli bir oranını teşkil
etmesi halinde yapılara değişken kuvvetler etkilemekte ve
bunun sonucunda yapı elemanlarında değişken gerilmeler
meydana gelmektedir. Bu durumda yapı elemanının herhangi bir
kesitine ait bir noktasının ile
arasında
devamlı olarak değişken bir gerilme etkisi altında kalmasına
yorulma olayı denir. Mühendislik işlerinde yorulma olayı ile
sık sık karşımıza çıkan köprüler özellikle çelik köprü
elemanları bu çeşit zorlamaların etkisi altındadır. Raylar
her türlü nakil vasıta dingilileri uçak kanatlan gövdesi ve
diğer elemanları yorulmaya maruz kalmaktadır. Bu gibi
hallerde malzemenin yorulma ile ilgili özellikleri göz
önünde tutularak kesit hesapları yapılır. Yorulma konusunda
tam anlamıyla bilimsel çalışmalara Wöhler tarafından
başlanılmıştır. Dönel eğilme metodu ile yaptığı deneylerde
bulduğu sonuçlara dayanarak Wöhler veya S-N denilen
eğrilerle yorulma ile ilgili, malzeme karakteristiklerini
tanımlamıştır.
Tekrarlı zorlamalar altında malzemenin mukavemeti azalır,
çekme mukavemetinin çok altındaki gerilmeler kırılma
oluşabilir. Buna neden olan yorulma olayıdır. Yorulma
kırılması gevrek türde olduğundan nerede ne zaman olacağını
kestirmek zordur. Geçmişte birçok kazalara neden olduğundan
üzerine yoğun çalışmalar yapılmış ve halende yapılmaktadır.
Bununla beraber çok değişik etkenlerin rol oynadığı bu
karışık olayı yakından tanımlamakla yorulma kırılmalarını
önlemek mümkündür.
Yorulma kırılması yüzeyin ilginç bir görünüşü vardır.
Yüzeyde çatlağın başladığı yorulma odağı ile onu çevreleyen
midye kabuğunu andıran aynı merkezli eğriler ve bunların
yanında taneli bir bölge görülür. Çatlak zamanla yavaş yavaş
ilerlerken karşılıklı yüzeylerin sürekli birbirine
sürtünmesi sonucu yorulma kırılması yüzeyi parlak görünür.
Çatak ilerleyip geri kalan dolu kesit normal yükü taşıyamaz
hale gelince ani kırılma meydana gelir ve kırılma yüzeyi
taneli görünüştedir.
Yorulma olayının nasıl oluştuğu tam olarak açıklanamamış
olmakla beraber bu konuda bilinenler burada özetlenecektir.
Yorulma genellikle iç yağıda mevcut kusurlar civarında
oluşan yerel gerilme yığılmalarından kaynaklanır. Bundan
dolayı yorulma olayı iç yapıya çok bağlıdır. İç yapıda
bulunan çatlak, çentik boşluk sert parçacık ve ani kesit
değişmeleri civarındaki gerilmeler ortalama gerilmelerden
daha büyüktür. Bu gerilmeler etkisinde yerel plastik şekil
değiştirme meydana gelir. Diğer taraftan başlangıçta hiçbir
bozukluk içermeyen yüzeyi parlatılmış üniform kesitli bir
metalde elastik sınır altında da dislokasyonlar yerel
olarak hareket ederek kayma bantları oluştururlar. Bu
bantlar da yüzeyde çıkıntılar ve çöküntülerin doğmasına
dolayısıyla gerilme yığılmalarına neden olurlar. Bütün bu
hallerde tekrarlı zorlamalar etkisiyle oluşan tersinir
olmayan plastik şekil değiştirme sonucu malzeme pekleşir,
gevrekliği artar ani yorulma kırılması meydana getirir.
Yorulma çatlakları genellikle yüzeyde başlar ve içeriye
doğru yayılır.
2.2.1.
Yorulma Mukavemetine Etkiyen Etkenler
Yorulma mukavemetine etkiyen başlıca etkenler aşağıdaki
şekilde sıralanabilir.
Parçanın yüzey işleme kalitesi
Sıcaklık
Çevrenin kimyasal etkisi
Frekans
Gerilme koşulları
Gerilme koşulları sabit kaldığı zaman yukarıdaki ilk dört
etkenin yaratacağı sonuçlar ayrı ayrı saptanabilir.
Bunların yanında ayrıca gerilme koşulları da yorulma
mukavemetine etkir. Özellikle çok eksenli gerime hallerinin
getireceği şekil değiştirme kısıtlamaları malzeme ömrünü
arttırıcı yönde etkiler.
Yorulma çatlağı çoğu zaman yüzeyde başlayıp içeriye doğru
yayıldığından yüzey işleme kalitesinin önemi büyüktür.
Yüzeydeki pürüzler çentik etkisi yaparak çatlak oluşumunu
kolaylaştırır. Yüzey işleme kalitesi arttıkça yorulma
mukavemeti büyür.
Sıcaklık genellikle mukavemetleri azaltıcı yönde
etkilediğinden yorulma mukavemetinin de azalması doğaldır.
Normal
koşullarda frekansın yorulma mukavemetine etkisi önemsizdir.
Bundan dolayı yorulma deneylerinde deney süresini kısaltmak
için yüksek frekanslı gerilme uygulayan deney makineleri
tercih edilir. Hidrolik yorulma makineleri 50 Hz’i geçmediği
halde elektromıknatıslarla kuvvet uygulayan makinelerde bu
değer 400 Hz’e kadar çıkartılmıştır. Çok yüksek frekanslarda
plastik şekil değiştirme için daha az zaman kaldığından
genellikle yorulma mukavemeti yaklaşık %10 kadar artar.
Değişken gerilme altında çevrenin kimyasal etkisi daha
şiddetli olur, dolayısıyla yorulma ömrü kısalır. Uygulamada
korozyon yorulması önemli sorun yaratabilir. Ayrıca korozif
bir ortamda demir esaslı alaşımların S-N diyagramlarının
sürekli azaldığı ve asimptotik bir değere ulaşmadığı
görülmüştür.
Tekrarlı sürünen yüzeylerde korozyon daha etkili olur.
Fretting korozyonu denen bu olay yorulma mukavemeti azalır.
Özellikle asma köprülerde çelik kablo ile bağlantı
kelepçelerinin temas yüzeylerinde bu tür korozyon oluşur, bu
da köprü ömrünü etkileyen en önemli olaydır.
Gerilme durumunun yorulma mukavemetine etkisini incelemek
için önce ortalama gerilme ele alınacaktır. Yapı
elemanlarına kendi ağırlığından dolayı bir ön statik yük
etkir ve elemanın taşıyacağı tekrarlı yük buna eklenir.
2.2.2.
Malzeme Yorulmasının Onarımı Ve Bakımı İçin Malzemenin
Kontrolü
Uçak
elemanları, motorların çalışması ve değişken genlikli
aerodinamik yüklerin etkisi ile yorulma hasarına maruz
kalmaktadır. Yorulma hasarı, yüzeyden başlayan mikro
çatlaklar şeklinde oluşmaktadır. Yüzey düzgünlüğü ve direnci
yorulma ömrünü etkileyen önemli faktörlerdir. Yorulma hasarı
belirli bir süre dinamik yüklemeye maruz kalmanın sonucunda
oluşmaktadır. Bu süre malzemenin türüne yüzeyin kalitesine
ve dinamik yükün büyüklüğüne, frekansına bağlı olarak
değişmektedir. Kullanım sürecinde yorulma çatlaklarının
oluşması kaçınılmaz olmaktadır. Yüzeyinde çatlakları ve
oyukları içeren bir yapı, ideal bakım periyotlarında,
yorulma hasarının mikro boyutta iken tespiti, yapının
emniyeti açısından büyük önem taşımaktadır.
Korozyon yüzey kalitesini bozan bir etken olması nedeniyle,
yorulma riskini arttırmaktadır. Ayrıca yorulma gerilimleri
gerilme korozyonuna neden olmaktadır. Bu nedenlerden dolayı
yorulma korozyonu, uçak parçalarını tehtid eden ve hızla
ilerleyen büyük bir hasar olarak tanımlanmaktadır. Korozif
etkilerin ve yorulma yüklerinin varlığı nedeniyle, bakım
süreçlerinde riskli bölgelerin korozyon kontrollerinin
yapılması, yorulma ömrünü de etkileyecektir. yorulma
sınırlarına sahip olan çelik parçalarda bile, korozif
etkiler altında çalışmaları durumunda yorulma ömürlerinin
önemli ölçülerde azaldığı tespit edilmektedir. Alüminyum
7075 17351 alaşımının, durgun havada ve %3,5 sodyum klorür
içeren solüsyon ortamında gerçekleştirilen, yorulma
deneyinde, atmosfer koşullarında yapılan deneye göre yorulma
ömrünün büyük oranlarda azaldığı görülmektedir.
Uçak
yapısında korozyon tespiti ve önlemleri, yapıların yorulma
ömürleri bakımdan da son derece önemli olmaktadır. Yorulma
çatlaklarının yüzeylerden başlanması nedeniyle, tespitinde
yüzeye açık süreksizlikler için etkili tüm yöntemler
kullanılabilmektedir. Ayrıca, montaj halindeki yapıların
gizli yüzeylerinin kontrolü için radyografi ve ultrasonik
kontrol kullanılmaktadır. Yapıların gözle kontrolü ile makro
boyutlu çatlaklar belirlenebilir. ulaşılması güç olan
kısımların yüzey kontrolü için optik aletler
kullanılmaktadır. optik aletlerle mikro seviyedeki yorulma
çatlakları belirlenebilir.
Yapımcı firma tarafından gerçekleştirilen prototip
testlerinde yorulma çatlaklarının başlangıç noktaları ve bu
çatlaklardaki gelişmelerin incelenmesi, akustik emisyon
sensörlerinin kullanımı ile başarılabilmektedir. Elde
edilen bilgiler ışığında programlı bakım periyotları ve
kontrolü gereken kritik noktalar belirlenmektedir.
3.
Malzemenin Aşınması:
Bir
malzemenin aşınması zamanla gerek sürtünmeyle yorulmayla vb
yollarla olabilir. Her malzemede meydana gelen aşınmada
miktarı belli metotlarla ölçülür. Genelde aşınma sonunda
malzemenin ağırlığındaki kayıp hacimdeki değişme ve
kalındaki azalma miktarı bize o maddenin aşındığını
gösterir. 4 çeşit aşınma vardır. Adezif aşınma, abrezif
aşınma, korrozif aşınma, yorulma aşınması olmak üzere 4
şekilde aşınır. Yukarıda açıklanan aşınma türlerinden
tamamen farklı bir aşınma şeklide vardır ki, oda erozyondur.
Gevrek cisimlerde maksimum aşınma hızı v = 90 derece için
elde edilmektedir.
1-
Hareket halinde bulunan cismin geliş hızına
2-
Hareket eden cismin boyutuna ve yoğunluğuna
3-
Erozyona uğrayan cismin özelliklerine bağlıdır.
4.
Pekleşme (Work hardening)
Metallerin uygulanan yükler altında elastik bölgeyi geçerek
kalıcı şekil değişimine uğraması ve buna bağlı olarak
mukavemet ve sertlik değerlerinin artmasına pekleşme adı
verilir.
5.
Süneklik (Ductility)
Kopma
noktasına kadar olan uzama yüzdesi sünekliğin bir ölçütüdür.
Uzama yüzdesi ne kadar fazla ise malzeme o kadar sünektir.
Sünek malzemenin karşıtı kırılgan (brittle) malzeme olarak
adlandırılır.
Süneklik şu şekilde tanımlanabilir:
Kırılmadaki % uzama:
veya
alan kullanarak kırılmada %kesit azalması :
olarak
yazılır. Burada;
A0 : İlk kesit alan
Af : Son alan
l0
: İlk uzunluk
lf
: Son uzunluk
değerlerini ifade etmektedir. Genellikle sertlik artınca,
süneklik azalır.Malzemeleri sünek yapmak için:
1.
Sıcaklık yükseltilir
2.
Hidrostatik basınç yükseltilir. Çok yüksek hidrostatik
basınç uygulaması kopmayı da geciktirir.
Süneklik, gerilim kuvvetinin uygulanmasından önce malzemenin
kolaylıkla şekil değiştirmesini sağlayan veya malzemeye
kırılma olmaksızın plastik deformasyon uygulanmasını
sağlayan en önemli özelliktir.Süneklik bükülebilirlik ve
ezilebilirlik istenildiğinde düşünülebilir. Sünek malzemeler
kırılmadan önce büyük deformasyon gösterirler.Genellikle
aynı dayanıma ve sertliğe sahip iki malzemeden sünekliği
yüksek olan malzeme tercih edilir. Duruma göre malzemenin
sünekliği ile oynanabilir. Örneğin sıcaklığı arttırarak
sünekliği arttırabiliriz. Sıcaklığı azaltarak süneklilik
azaltılabilir ve süneklikten kıranlığa geçiş yapılabilir.
Soğuk
şekil verme malzemeleri daha az sünek olmasını sağlar. Soğuk
şekil verme sıcak bir bölgede ve plastik deformasyon elde
etmek için belli bir zaman aralığı üzerinde
gerçekleştirilir. kasıtlı veya kasıtlı olmadan metala ilave
edilen bazı küçük katışkılar malzemeyi süneklilikten
kırılgan davranışa sürükler. Soğuk şekil verilmiş bir
malzemenin ısıtılması veya metal atomlarının denge haline
döndüğü sıcaklığın üzerinde tavlanması malzemenin
sünekliliğini arttıracaktır.
5.1.
Çekme Deneyi
Çekme
deneyi malzemelerin mukavemeti hakkında esas dizayn
bilgilerini saptamak ve malzemelerin özelliklere göre
sınıflandırılmasını sağlamak amacı ile geniş çapta
kullanılır. Çekme deneyi standartlara göre hazırlanmış
deney numunesinin tek eksende, belirli bir hızla ve sabit
sıcaklıkta koparılıncaya kadar çekilmesidir. Deney
sırasında, standart numuneye devamlı olarak artan bir çekme
kuvveti uygulandığında, aynı esnada da numunenin uzaması
kaydedilir.
Çekme
deneyi sonucunda numunenin temsil ettiği malzemeye ait
aşağıdaki mekanik özellikler bulunabilir.
Elastisite modülü
Elastik sınırı
Rezilyans
Akma
gerilmesi
Çekme
dayanımı
Tokluk
%
uzama
%
kesit daralması
Çekme
deneyine tabi tutulan numunenin yukarıda belirtilen
özelliklerin sıhhatli bir şekilde ortaya çıkarılabilmesi
için, alındığı malzemeyi tam olarak temsil edebilmesi
şarttır. Ayrıca şu hususların bilinmesi de, sonuçların
irdelenmesi bakımından gereklidir. [2]
Numunenin alındığı malzemenin :
a)
imalat şekli :
Döküm
Kaynak
Sıcak
dövme veya haddeleme
Soğuk
dövme veya haddeleme
İmalat
şekline göre yönlenme
Tatbik
edilen ısıl işlemler
Deney
sonuçlarının irdelenmesinde, numunenin alındığı malzemenin
durumu yanısıra, alınan numunede de şu hususları bilinmesi
faydalıdır :
Numunenin alındığı bölgeler
Numunenin alınış şekli
Numunenin hazırlanış şekli
Çekme
deneyine tabi tutulacak numunelerin şekil ve boyutları
standartlarda belirtilmektedir. Deney sonuçlarının belirli
bir standarda uyma zorunluluğu vardır. Sonuçlar, numune
boyut ve biçimine göre değişiklik arz edebilir. Numuneler
iki kısımdan ibarettir.
1)
Numunenin baş kısımları : Yük tatbik edilmek için tutulan
kısımlardır ve diğer bölgeye göre daha büyük boyutludur.
2)
Numunenin orta kısmı : Yük tatbik edildiğinde deformasyonun
yer alması arzu edilen daha küçük boyutlu bölgedir. Deney
sonuçları bu kısımda yapılan ölçmelerle tespit edilir.
Numunenin bu kısmında, kesit ile uzunluk arasında belli bir
ilişki vardır.
d
0 = Numune Çapı d 2 =
Basamak Kısmının Çapı = 1,2 d 0 d 1 =
Baş Kısmının Çapı = 1,75 d 0 L v =
İnceltilmiş Kısmın Çapı = L 0 + d 0 L 0 =
Ölçü Uzunluğu = 5 d 0
L
t = Toplam Uzunluk h = Basamak
Kısmının Uzunluğu = d 0 g = Baş
Kısmının Uzunluğu = d 0 + 5 mm
6
Tokluk (Toughness)
Tokluk
bir malzemenin ani yüklemelere karşı gösterdiği tepkidir.
Bir malzemenin kırılana kadar deforme olabilmesi için
ihtiyaç duyulan iş olarak tanımlanır. Malzemeyi kopma
noktasına getirmek için gerekli enerji miktarı tokluğun bir
ölçütüdür. Eşdeğer gerilme-eşdeğer gerinim eğrisi altındaki
alan tokluğu verir. Bir malzeme hem tok hem de kırılgan
olamaz. Tokluk değeri Charpt ve Izod Çentik darbe deneyleri
ile belirlenir.
6.1.
Çentik Darbe Deneyi
Çentik
darbe deneyinde amaç, malzemenin bünyesinde muhtemelen
bulunacak bir gerilim konsantrasyonunun (gerilim
birikiminin) darbe esnasında çentik tabanında suni olarak
teşkil ettirilip, malzemenin bu durumda dinamik zorlamalara
karşı göstereceği direnci tayin etmektir. Gri dökme demir
numunelerinde, malzemenin bünyesindeki grafit levhacıklar
çentik gibi etki yapacaklarından, ayrıca çentik açmağa lüzum
yoktur.
Çentikli bir numune zorlandığı zaman, çentiğin tabanına dik
bir gerilim meydana gelir. Kırılmanın başlaması, bu
gerilimin etkisi ile olur. Numunenin kırılabilmesi için bu
dik (normal) gerilimin, kristalleri bir arada tutan veya
kristallerin kaymasına karşı koyan kohezif dayanımdan fazla
olması gerekir. Numune, plastik biçim değiştirmeğe fırsat
bulamadan bu hal meydana gelirse, buna gevrek kırılma denir.
Burada kırılan yüzey, düz bir ayrılma yüzeyidir.
Deney
esnasında, numune kırılmadan önce çoğu zaman plastik biçim
değiştirme meydana gelir. Uygulanan kuvvet etkisi ile normal
(dik) gerilime ilaveten, bununla yaklaşık olarak 45° farklı
bir kayma gerilimi etki etmeğe başlar. Kayma gerilimi, kayma
dayanımını (kritik kayma gerilimi) aştığı an, elastik
(esnek) özellik sona erer ve plastik biçim değiştirme
başlar. Bu durumda önce plastik biçim değiştirme, daha sonra
kırılma meydana gelir. Buna sünek kırılma hali denir ve
kırılma yüzeyi girintili çıkıntılı bir görünüştedir.
Çentikli darbe deneyleri genellikle, iki türde
yapılmaktadır;
Charpy
Darbe Deneyi
İzod
Darbe Deneyi
Darbe
deneyinde, numunenin dinamik bir zorlama altında kırılması
için gereken enerji miktarı tayin edilir. Bulunan değer,
malzemenin darbe direnci (darbe mukavemeti) olarak
tanımlanır. Bu deneylerde, Şekil (15.)'de şematik olarak
gösterilen sarkaç tipi cihazlardan faydalanılır. Ağırlığı G
olan sarkaç, h yüksekliğine çıkarıldığında potansiyel
enerjisi (G X h) mertebesindedir. Sarkaç bu yükseklikten
serbest bırakıldığında, düşey bir düzlem içinde hareket
ederek numuneyi kırar ve aksi istikamette h 1
yüksekliğine kadar çıkar. Böylece, numunenin kırılmasından
sonra sarkaçta kalan potansiyel enerji (G X h 1 )
mertebesinde demektir.
Sarkacın, numune ile temas haline geldiği andaki potansiyel
enerji ile numune kırıldıktan sonra sarkaçta kalan
potansiyel enerji farkı, o numunenin kırılması için gereken
enerjiyi başka bir deyimle, darbe direncini verir. Bu enerji
aşağıdaki formülle de gösterilebilir:
Kırılma enerjisi = G (h - h 1 ) = G.L. (cosβ -
cosα ) G = Sarkacın
ağırlığı (kg) L = Sarkacın
ağırlık merkezinin, sarkacın salınım merkezine uzaklığı (m),
h = Sarkacın
ağırlık merkezinin düşme yüksekliği (m), hı= Sarkacın
ağırlık merkezinin çıkış yüksekliği (m), α = Düşme açısı
(derece), β = Yükseliş
açısı (derece),
Darbe
direnci (kg-m) veya (kg-m/cm 2) cinsinden ifade
edilmektedir.
Bu
deney tamamen ampirik olduğu ve şartlar değiştikçe malzeme
farklı özellik gösterdiği için numunelerin cihaza uygun bir
şekilde yerleştirilmesi, doğru sonuç alma yönünden
önemlidir.
Deney
esnasında önce sarkaç, daha önce tespit edilen potansiyel
enerjiye sahip olabileceği bir yüksekliğe çıkarılır. Daha
sonra numune, uygun bir şekilde yerleştirilir. Örneğin, en
çok uygulanan Charpy deneyinde numune, mesnetlere tam
yaslanacak şekilde ve çekicin salınım düzlemi ile çentiğin
simetri düzlemi 0,5 mm içinde birbirine çakışacak şekilde
yerleştirilir. Bu durum cihaza bağlı, yardımcı bir aletle
sağlanabilir. Numune uygun şekilde yerleştirildikten sonra,
okumaların yapıldığı kadranın göstergesi başlangıç durumuna
getirilir ve sarkaç düzgün bir şekilde serbest bırakılır.
Sonuç, deneyden sonra kadrandan okunur.
7.
Sertlik (Hardness)
Malzemenin batmaya karşı olan direncidir. Yüksek akma
mukavemeti olan metaller yüksek sertlik değerine
sahiptirler. Fakat akma mukavemet değerinden sertlik değeri
hesaplanamaz.
Cisimlerin aşınmaya karşı dayanıklılığı veya aşınma
mukavemetiyle ilgili bir özelliği vardır ki oda sertliktir.
Sertliğin cisimlerin diğer özellikleri ile yakın bir
ilişkisi vardır. Bir cismin herhangi bir metotla sert olması
bize şu yararları sağlar:
1.
Malzemenin kökeni hakkında bilgi edinilir.
2. Malzemenin sertliğinin bilinmesi ile mekanik
mukavemetlerinin değeri bulunabilir.
3.
Malzemenin işlenme kabiliyeti hakkında oldukça açık bilgiler
verebilir.
4.
Malzemenin sertliğinin büyük olması, işleme kabiliyetinin
küçük
olduğunu gösterir.
Özellikle iki malzemenin aynı olup olmadığını sertlik
muayenesi sonunda anlayabiliriz.
7.1.
Sertlik Ölçme Deneyi
Malzemeler üzerinde yapılan en genel deney, sertliğinin
ölçülmesidir. Bunun başlıca sebebi, deneyin basit oluşu ve
diğerlerine oranla numuneyi daha az tahrip etmesidir. Diğer
avantajı ise, bir malzemenin sertliği ile diğer mekanik
özellikleri arasında paralel bir ilişkinin bulunmasıdır.
Örneğin çeliklerde, çekme mukavemeti sertlik ile doğru
orantılıdır; dolayısıyla, yapılan basit sertlik ölçmesi
neticesinde malzemenin mukavemeti hakkında bir fikir edinmek
mümkündür.
Sertlik izafi bir ölçü olup sürtünmeye, çizmeğe, kesmeğe ve
plastik deformasyona karşı direnç olarak tarif edilir.
Laboratuarlarda özel cihazlarla yapılan setlik
ölçümlerindeki değer, malzemenin plastik deformasyona karşı
gösterdiği dirençtir.
Sertlik ölçme genellikle, konik veya küresel Standard bir
ucun malzemeye batırılmasına karşı malzemenin gösterdiği
direnci ölçmekten ibarettir. Uygun olarak seçilen sert uç,
tatbik edilen bir yük altında malzemeye batırıldığında
malzeme üzerinde bir iz bırakacaktır. Genel deyimle
malzemenin sertliği, bu izin büyüklüğü ile ters orantılıdır.
Bugün
laboratuarlarda uygulanan sertlik ölçme yöntemleri
şunlardır:
Brinell sertlik ölçme yöntemi,
Rockwell sertlik ölçme yöntemi,
Vickers sertlik ölçme yöntemi,
Mikro-
sertlik deneyi.
Sertlik ölçmeleri yapılırken kullanılan ölçme yöntemi ne
olursa olsun, numunelerin üzerinde birkaç ölçme yapılıp
ortalamasının alınması gerekir. Yapılan sertlik
ölçümlerindeki değerler birbirinden çok farklı ise, farklı
değer ortalamaya dahil edilmeyip bu farkın mevcudiyeti
mutlaka belirtilmelidir.
7.1.1.
Brinell Sertlik Ölçme Yöntemi:
Bu
ölçme, kalibrasyonu yapılmış bir cihaz kullanarak deneyi
yapılacak malzemenin yüzeyine belirli bir yükün, belirli
çaptaki sert malzemeden yapılmış bir bilya yardımıyla
belirli süre uygulanmasından ve sonuç olarak meydana gelen
iz’in çapının ölçülmesinden ibarettir.
Standart deney şartlarında bilya çapı 10 mm, uygulanan yük
3000 kg, tatbik süresi 10-15 sn kadardır. Standard Brinell
deneyinde kullanılan yükler 500, 1500 veya 3000 kg. dır.
Yük, malzemeye yavaş yavaş artacak şekilde Uygulanmalı,
darbeli yüklemeler önlenmelidir. Ayrıca yükün numuneye dik
gelecek şekilde uygulanmasına dikkat edilmelidir. Yükün
uygulama süresi, yumuşak metalle r dışında genellikle 10 -15
saniyedir. Yumuşak metaller için bu süre 30 saniye ve daha
fazla olabilir. Meydana gelen izin çapı 2,5 - 6,0 mm (Bilya
çapının % 25'i ile % 60'ı) arasında olacak şekilde deney
yükü seçilir. İz çapında böyle bir alt sınırın belirtilmesi
gereklidir, çünkü iz çapı küçüldükçe, deneydeki hata nisbeti
artar, iz çapının üst sınırı da, bazı deney cihazlarında
ucun hareket miktarı ile sınırlanmıştır.
Meydana gelen izin birbirine dik iki yönde çapı taksimatlı
büyüteç ile ölçülür ve Brinell sertlik değerini tayin
ederken bu iki ölçmenin ortalaması kullanılır. İz çapı en az
0,02 mm'lik bir doğrulukta ölçülür.
Belirli malzemenin farklı sertliklerini mukayese edebilmek
için o malzemeye ait sertlik değerlerinin (Tablo 1)’de
tavsiye edilen sınırlar içerisinde olabilecek şekilde, tek
bir yük kullanarak ölçülmesi tavsiye edilir.
Tablo 1 – standart Brinell Deneyinde Uygulanan Yüke Göre
Tavsiye Edilen Sınır Değerler
Bilya çapı (mm)
Yük (Kg)
Tavsiye Edilen Sınır Brinell
Sertlik Değeri
10
3000
96 ile 600
10
1500
48 ile 300
10
500
16 ile 100
7.1.2.
Rockwell Sertlik Ölçme Yöntemi:
Rockwell sertlik değeri, malzeme üzerine, batıcı bir uç
yardımıyla önce sabit belirli küçük bir yükle
bastırıldığında meydana gelen izin dip kısmı başlangıç
noktası alınarak, yük daha yüksek belirli bir derecede
arttırılıp daha sonra tekrar önceki yüke dönülmek suretiyle,
başlangıçtaki ize nazaran meydana gelen iz derinliğindeki
net artışla ters orantılı bir sayıdır.
Rockwell deneyi için kullanılan batıcı uçlar belirli
çaplarda çelik bilyalarla, özel konik bir elmas uçtan
ibarettir. Rockwell sertlik değerleri daima bir sembol
harfle birlikte belirtilir ki bu sembol harf batıcı ucun
tipini, kullanılan yükün miktarını ve kadran üzerinde
okunacak bölümü belli eder.
Bilye
tipi batıcı uçlar, 1.588 mm (1/16 inç), 3.175 mm u/8 inç,),
6.350 mm (1/4 inç) ve 12.700 mm (1/2 inç) çapında çelik
bilyelerdir. Elmas batıcı uç ise 120 + 0.5° lik bir açı
teşkil eden bir koni ile, tepe noktası 0.2 mm yarı çapında
bir küre parçasından ibarettir.
Bilyelerin çapı normal değerden +0.0035 mm den fazla farklı
olmamalıdır. Batıcı uç üzerinde toz,
kir, gres ve tufal gibi yabancı maddeler
bulunmamalıdır; bulunduğu takdirde sonuçlara etki eder.
Rockwell sertlik deneyi için (Şekil 2) önce 10 kg.'lık ki
yük uygulanarak ilk yükleme yapılır. Bu suretle uç, malzeme
üzerine oturur ve onu yerinde tutar. Siyah rakamlı bölüm
üzerinde kadran sıfıra getirilir ve daha sonra büyük yük
uygulanır. Bu büyük yük uygulanan toplam yük olup, derinlik
ölçmesi sadece küçük yükten büyük yüke kadar artıştan ileri
gelen derinlik artışına bağlıdır. Büyük yük uygulandıktan ve
kaldırıldıktan sonra,
standart işleme göre küçük yük hala uygulanır durumda iken,
kadranın gösterdiği değer okunur.
Batıcı
uç olarak çelik bilye kullanıldığı zaman büyük yük 100 kg
olarak alınır, fakat gerektiği zaman diğer yükler de
kullanılır. Ucu küresel konik elmas uç kullanıldığı zaman
büyük yük, genel olarak 150 kg.
Batıcı
uç sertliği ölçülecek yüzeye dik gelecek şekilde temas
etmelidir.
Numune
kalınlığı ne olursa olsun, sertlik bir tek kalınlık üzerinde
ölçülmelidir. Kalınlık arttırma amacıyla üst üste konmuş
malzemeler üzerinde ölçülen sertlik değerleri güvenli
sayılmazlar.
Rockwell sertliğinin tayini sırasında meydana getirilen iz,
kenara çok yakın olmayacağı gibi iki iz’de birbirine çok
yakın bulunmamalıdır.
7.1.3.
Vickers Sertlik Ölçme Yöntemi:
Vickers sertlik ölçme yöntemi, sertliği ölçülecek malzeme
parçasının yüzeyine, tabanı kare olan piramit şeklindeki bir
ucun belirli bir yük altında daldırılması ve yük
kaldırıldıktan sonra meydana gelen izin köşegenlerinin
ölçülmesinden ibarettir.
Vickers sertlik değeri, piramit şeklindeki dalıcı ucun
belirli bir yük altında ve belirli bir süre uygulanması ile
malzeme yüzeyinde meydana getirdiği izin büyüklüğü ile
ilgili bir değerdir.
Meydana gelen iz. taban köşegeni (d) olan kare bir
piramittir ve tepe açısı dalıcı ucun tepe açısının aynıdır =
(136°). Vickers sertlik değeri, kg olarak ifade edilen deney
yükünün (mm²) olarak ifade edilen iz alanına bölümüdür.
Vickers sertlik değeri işareti ile beraber bazen uygulanan
yük ve yükün uygulama zamanını belirten sayısal işaretlerde
ilave edilir. Örneğin; VSD /30 /20, /30 kg.'lık yükün 20
saniye süre ile uygulanması sonucu elde edilen Vickers
sertlik değerini gösterir.
Deneyden sonra Vickers sertlik değerini bulmak için kare
şeklindeki izin köşegenlerini hassas, bir şekilde ölçmek
gerekir. Bu ölçme, alete ilâve edilmiş metalürji mikroskobu
sayesinde yapılmaktadır; numune üzerinde meydana getirilen
izin görüntüsü mikroskop yardımıyla ölçme ekranına
aktarılır. Ölçme ekranındaki hareketli iki cetvel yardımıyla
köşegenlerin uzunlukları hassas bir şekilde ayrı ayrı
ölçülüp ortalaması alınır.
Vickers sertliği ölçüsü, geniş çubuklardan saçlara kadar her
ölçüde malzeme çeşidine uygulanabilir. Genel olarak
numunelerin alt ve üst yüzeyleri, yük bindiği zaman numune
hareket etmeyecek veya kaymayacak şekilde düz olmalıdır.
Kalınlık olarak da, piramit dalıcı ucun, numunenin öbür
yüzeyinde bir çıkıntı meydana getirmeyecek derecede kalın
olması yeterlidir.
7.1.4.
Mikro - Sertlik Deneyi:
Bu
deney, özellikle çok küçük numunelerin ve ince saçların
sertliklerini ölçmede elverişlidir. Karbür ize, dekarbürize
ve azotla sertleştirilmiş yüzeylerle, elektrolitik olarak
kaplanmış malzemelerin sertlilikleri de bu deney ile tespit
edilebilir. Ayrıca, metalik alaşımlarda fazların
sertliklerinin tespitinde, segregasyonların ve cam,
porselen, metalik karbürler gibi çok sert ve kırılgan
malzemelerin sertliklerini ölçmede de kullanılır. Deney
malzemesinin sertliğine göre seçilen uygun yükler için,
batıcı ucun malzemeye girdiği derinlik hiç bir zaman “l”
mikronu geçmez.
Mikro
- sertlik aleti hassas bir alet olup kontrolü otomatiktir.
Diğer sertlik ölçme aletlerinden farklı olan yanı, aletin
komple metal mikroskobunu ihtiva etmesidir.
ıÜüSertliği
ölçülecek numune mikroskobun tablasına oturtulur ve okülerde
net görüntü elde edinceye kadar mikroskop tablası hareket
ettirilir. Bundan sonra mikroskop tablası elle, sertlik
ölçen kısmın altına getirilir ve düğmeye basarak sertlik
ölçen ucun hareketi sağlanır. Uç, otomatik olarak numuneye
batar ve 20 saniye sonra yine otomatik olarak geriye döner.
Böylece numunenin üzerinde bir iz elde edilir. izin
boyutlarını ölçmek için mikroskobun tablası yine elle
objektifin altına getirilir ve okülerden iz gözlenir. Oküler
üzerindeki özel taksimat ile izin boyutları tespit edilir.
Mikro
– sertlik deneyi için iki standart uç kullanılır. Birincisi
136º’lik tabanı kare olan piramit uç (vickers ucu)dur.
Diğeri ise knoop ucu diye bilinen 172º 30’lik piramit
ucudur. [1]
136º’lik
uç malzeme üzerine kare şeklinde iz bırakmasına rağmen,
knoop ucu eşkenar dörtgen şeklinde bir iz bırakır.
7.1.5.
Endüstride Kullanılan Değişik Sertlik Ölçme Yöntemleri :
Şimdiye kadar incelenen sertlik ölçme yöntemleri laboratuar
tipi olup, «statik sertlik ölçme yöntemleri» diye
adlandırılırlar. Bu yöntemlerde, özel numunelerin
hazırlanması gerekir. Endüstride sertlik ölçmelerinin daha
seri ve daha hızlı yapılması istenir. Bazı hallerde de ya
parçadan numune çıkarma imkanı yoktur veya sertliğin çok
büyük parçalar üzerinde ölçülmesi gerekir. Bu tipteki
sertlik ölçmelerini gerçekleştirebilmek için endüstri tipi
cihazlar geliştirilmiştir.
Endüstri tipi sertlik ölçme yöntemleri genellikle «dinamik
sertlik ölçme yöntemleri» diye tanımlanırlar. Çok değişik
türdeki cihazları çalışma prensibine göre iki ana grupta
toplamak mümkündür.
Darbe
etkisi ile sertlik ölçen cihazlar
Sıçrama miktarı ile sertlik ölçen cihazlar
Birinci grupta, Brinell deneyine benzer bir yol izlenip
Brinell değerleri hesaplanır, ancak burada kuvvet darbe
şeklinde uygulanır. Batıcı uç genellikle çelik bir bilya
olup, darbenin etkisi ile numune yüzeyinde bir iz bırakır,
iz çapı 0,1 mm hassasiyetle ölçülerek önceden hazırlanmış
eğri veya tablolar yardımı ile statik Brinell sertlik
değerlerine geçilir. Statik Brinell sertlik değerlerine
geçebilmek için her cihaza ait çevrim eğrileri veya
tabloları önceden deneysel olarak hazırlanır. Bu yöntemle
genellikle 400 Brinell'in altındaki sertlikler ölçülebilir.
Bu
gruptaki cihazların en tanınmışı ve en yaygın kullanılanı «poldi»
çekiçli sertlik ölçme cihazıdır.
ikinci
grupta numune üzerine, belirli bir yükseklikten düşürülen
küçük bir ağırlık, numune yüzeyinde daha çok elastik bir
deformasyon yaparak geriye sıçramaktadır. Sıçrama miktarı,
düşen cismin numuneye çarpmasından sonraki elastik enerji
miktarı ile orantılı olup, sertlik ölçmede kriter olarak
kullanılmaktadır. Bu açıklamalar sonucunda, yumuşak
malzemelerde sıçrama daza az, sert malzemelerde sıçrama daha
fazla olacaktır.
Bu
cihazlarda batıcı uç olarak su verilmiş çelik bilya veya
küresel elmas uç kullanılır ve bunlar düşen ağırlığın alt
yüzeyine tutturulur. Sıçrama miktarını kolaylıkla ölçmek
için gösterge üzerinde hareket edebilen seyyar ibreden
faydalanılır.
Sıçrama miktarına göre sertlik ölçen cihazlar içinde en çok
tanınan ve yaygın olarak kullanılanı, «Shore Skleroskobu»dur.
Bu tip
cihazların en önemli avantajı iz bırakmadan sertlik ölçme
imkanını ve çok geniş bir yüzeyde sertlik dağılımını
ölçebilme kolaylığını sağlamasıdır.
Yukarıda anlatılan dinamik sertlik ölçme yöntemleri dışında
endüstride farklı prensiplerle çalışan sertlik ölçme
yöntemleri de mevcuttur. Bunlar içinde önemli bir yöntem
bilinen sertliklerde uçlar taşıyan bir seri kalemle sertlik
tayin etmektir. Bu yöntem genellikle sert malzemelere
uygulanır. Kalemler artan sertlik sırasına göre numune
yüzeyine sürtülüp malzemenin çizilip çizilmediği kontrol
edilir. Malzemenin sertliği, numuneyi çizen ilk kalemle
ondan, önceki kalemin sertliği arasındadır.
Endüstriyel tipteki cihazlarda sertlik ölçümü, laboratuar
tipi statik sertlik ölçme cihazlarına oranla daha kabadır
zira deneyin yapılışı esnasında küçük hatalar yapmaktan
genellikle kaçınılmamaktadır.
Copyright 2005-2017 All Rights Reserved. Web Tasarım: Yusuf MANSUROGLU